Uyku Süremiz Genetik Olarak Belirleniyor
Çoğumuz hayatımızın yaklaşık üçte birini uyuyarak geçiriyoruz. Gerçekten bu kadar uzun süre uyumak zorunda mıyız? Çevremizde seyrek de olsa çok daha kısa süre uyuyan insanlara rastlamaktayız. Uykumuzu kısaltmak mümkün mü? Daha kısa süre uyursak ne tür problemlerle karşılaşırız? Bu soruların yanıtlarını Nörolog Prof. Dr. Hakan Kaynak veriyor.
Uyku süremiz kişiden kişiye 4-5 saat ile 11-12 saat arasında değişiyor. Türkiye’de toplumun büyük çoğunluğunun (%75) 7-8 saat süreyle uyuma alışkanlığına sahip olduğu, yapılan araştırmalarla biliniyor. Uyku süreleri genetik olarak belirlendiğini ve değiştirilemeyeceğini söyleyen Nörolog Prof. Dr. Hakan Kaynak, “Ünlü insanlardan bazılarının çok kısa uyuduğunu, bunlardan Napoleon, Churchill gibi bazıları tarih kitaplarında kısa uyku süreleri ile yer almıştır. Kısa bir süre uyuduğu halde ertesi gün fonksiyonlarında değişiklik olmayanların sayısı çok fazla değildir. Türkiye’de, toplumun sadece %10’unun, 6 saatin altında bir uyku ile hayatını sürdürdüğünü bilinmektedir. Kısa uyuyanlardan bahsederken hafta içi 6 saat uyuyup, hafta sonunda uyku sürelerini 8-10 saate uzatarak uykularını telafi edenleri değerlendirme dışında bırakmak gereklidir. 8 saatten daha uzun süre uyuyanlara, kısa süre uyuyanlara oranla toplumda biraz daha sık rastlanmakta, bunların oranı % 15’e kadar yükselmektedir” diyor.
Tavuk tipi mi, baykuş tipi misiniz?
Toplumda erişkin bireylerin çoğunluğu akşam 11-12 de yatıp sabah 7-8 gibi uyandığı halde, bazılarımız genetik olarak belirlenmiş özelliklerimiz nedeniyle akşamları daha erken yatar ve sabah daha erken kalkarız. Bu kişilerin tavukları temsil ettiğini anlatan Prof. Dr. Kaynak, bazılarımız da akşamları daha geç yatıp sabahları uyanmakta güçlük çektiğini, bu kişilerin ise baykuşları temsil ettiğini belirtiyor. Tavukların toplumdaki oranının % 10, baykuşların ise %15 civarında olduğu bilindiğini söyleyen Prof. Dr. Kaynak, şöyle devam ediyor: “Maalesef sosyal kurallar çoğunluğa göre belirlendiği için tavuklar ve baykuşlar sosyal saatlere uyumda ciddi zorluklar yaşanıyor. Hâlbuki tavuk ve baykuşların saatlerinin dikkate alınması, hem onların hem de yakınlarında yaşayıp çalışanların daha mutlu yaşayıp çalışmasını beraberinde getirebilir. Erişkinler için var olan tavuk ve baykuş özellikleri çocukluktan itibaren gözlenebilir.”
Sabah tiplerinin gündüz saatlerinde verimliliği yüksek oluyor
Uyuma ve uyanma saatlerimizi belirleyen biyolojik saatimiz sadece uyku saatlerimizin yanı sıra günün hangi saatinde daha verimli olduğumuz gibi birçok biyolojik fonksiyonumuzu da belirler. Biyolojik saatimizin kapsadığı tüm fonksiyonların tavuk ve baykuş özelliklerini gösterdiğini söyleyen Prof. Dr. Kaynak, “Örneğin; baykuşlar kahvaltılarını daha geç yaparlar, sabahları ruh halleri depresif eğilimler gösterir, sinirli ve huysuzdurlar. Buna karşılık akşamları çok daha verimli, pozitif ve üretkendirler.Hafta içi günlerde, sosyal hayatın getirdiği zorunluluklar nedeniyle belirgin olarak gözlenmeyen tavuk ve baykuş özellikleri hafta sonları, belli saatlerde yatma ve kalkma zorunluluğu ortadan kalktığında net olarak gözlenir. Sabah tipleri, tatil günleri de akşam erkenden yatıp ertesi gün de hiçbir zorunluluk olmadığı halde erken saatte uyanmaktadırlar. Akşam tipleri ise cumartesi günleri geç saatlere kadar uyumamakta, pazar günü de öğlene kadar uyumaktadırlar. İmtihan dönemi gibi yoğun çalışmayı gerektiren günlerde sabah tipleri erken kalkıp çalışmayı tercih ettikleri halde, akşam tipleri gece geç saatlere kadar uyanık kalarak çalışmayı tercih etmektedirler” diyor.
Prof. Dr. Kaynak, akşam tiplerinin sabah uyanmakta güçlük çektiğini, işe başlayabilmek için sabah birkaç fincan çay veya kahve içtiğini, ancak öğlen saatlerine doğru işlerinde verimli olmaya başladıklarına dikkat çekiyor. Sabah tiplerinin ise sabahları daha verimli çalıştığını, gece vardiyalarında ise verimliliklerinin düştüğünü anlatan Prof. Dr. Kaynak, son yıllarda modern iş yerlerinde çalışanların bu özellikleri basit testlerle belirlendiğini, mesai saatleri uyku tiplerine göre belirlenip hem çalışanların hem de işyerinin verimliliği ve mutluluğu artırıldığının altını çiziyor.