“Otizmin ilk belirtilerini gözden kaçırmayın”
Her 40 çocuktan birinde otizm spektrum bozukluğu belirtilerinin bulunduğunu söyleyen Doç. Dr. Yasemin Topçu, “Otizm sıklıkla 1 ila 3 yaş arasında görülür. Otizmde en çok ortaya çıkan belirtiler konuşma geriliği ve göz teması kuramamaktır. Hastaların 2 aylıktan itibaren başlaması gereken sosyal gülümsemesinin olmaması, agulama gibi konuşma basamaklarının gecikmesi, 1 yaşına geldiğinde anlamlı bir kelime çıkaramaması, kucağa alınmaktan hoşlanmıyor olması ilk belirtiler olarak ortaya çıkıyor” dedi.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Çocuk Nöroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Yasemin Topçu, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü kapsamında otizm spektrum bozukluğuna ilişkin bilgiler verdi. Doç. Dr. Yasemin Topçu, nörogelişimsel bozukluk olan otizm hastalığının nedeninin tam bilinmediğini vurgulayarak, “Otizm bebeklik çağında başlayan, çocukluk çağında da görülebilen bir hastalıktır. Otizmde genetik ve çevresel faktörlerin etkili olduğu bilinir. Genetik faktörlerin özel bir önemi vardır ama genetik kökenli olmayan da birçok otizm vakası kanıtlanmıştır. Genetik demek anne ya da babada otizm bulunması demek değildir. Çünkü DNA üzerinde nedeni bilinmeyen bir şekilde ortaya çıkan küçük farklılıklar, anne karnında çocuk gelişirken otizme neden olabiliyor. Çevresel faktörlerde otizme neden olan en önemli sebeplerden biri ise annenin gebelikte geçirdiği hastalıklar ve enfeksiyonlar başta olmak üzere kullandığı ilaçlardır” diye konuştu.
“Çevresel faktörler ve mental gerilik riski artırıyor”
Otizmli çocukların etkilendiği genetik ve çevresel faktörleri Doç. Dr. Topçu, şöyle açıkladı: “Anne karnında radyasyona maruz kalmak, anne ve babanın 40 yaş üstünde olması, erken doğum öyküsünün olması yani 35 haftadan önce ve 2.5 gramın altında doğması çevresel faktörler arasındadır. Bir diğer çevresel faktörler de yeni doğan döneminde yoğun bakımda kalma öyküsü ve kimyasal materyalin yoğun olduğu bölgelerde yaşamaktır. Cep telefonu, tablet ve televizyon gibi teknolojik iletişim araçlarına fazla maruz kalmaları ve sosyal çevreden uzak büyüyen çocuklarda özellikle bu risk faktörü otizmi tetikleyebiliyor. Genetik faktörlere sebebiyet veren durumlar ise Frajil X sendromu, tüberoskleroz gibi bazı özel hastalık gruplarıdır. Sadece mental geriliği olan hastalıklarda da otizm sık olarak görülebiliyor”.
“Konuşma geriliği ve göz temasına dikkat”
Doç. Dr. Topçu, son yıllarda yapılan çalışmalarda 40 çocuktan birinde otizm görüldüğünü ifade ederek, belirtilerini şu şekilde sıraladı: “Otizm sıklıkla 1 ila 3 yaş arasında görülür. Otizmli çocukların en çok ortaya çıkan belirtileri konuşma geriliği ve göz teması kuramamalarıdır. Hastaların 2 aylıktan itibaren başlaması gereken sosyal gülümsemesinin olmaması, agulama gibi konuşma basamaklarının gecikmesi, 1 yaşına geldiğinde çocukların anlamlı bir kelime çıkaramıyor olması, kucağa alınmaktan hoşlanmıyor olması ilk belirtiler olarak ortaya çıkıyor. Dokunmaya hiç cevap vermezler ya da aşırı tepki verirler, oyun çağına geldiği zaman yaşıtlarına ilgi duymazlar ve yaşıtlarıyla birlikte oyun oynamak istemezler. Özellikle senaryoda, oyun kurmada sorun yaşarlar ve cümle kuramazlar. Otizm dediğinizde akla gelen en önemli özellik olan sosyal ve iletişim, etkileşimde kısıtlılık olması, ortak dikkati sağlayamaması ve sosyal hayata uyum sağlayamamasıdır. Günümüzde otizm konusundaki farkındalık arttı. Çünkü aileler artık bilgiye çok kolay ulaşabiliyor ve çocuklarındaki değişimi daha erken fark edebiliyor”.
“Her çocukta belirtiler birbirinden farklı”
Her otizmli bireyin semptomlarının birbirinden farklı olduğunu belirten Doç. Dr. Topçu, “Otizm spektrum bozukluğu denmesinin nedeni belirtilerin ve semptomların farklı veya ağırlık derecesine göre sınıflandırılıyor olmasıdır. Yani bir çocukta bir tek bulgu varken bazı çocuklarda iki ya da üç bulgu olabilir. Hiçbir olgu birbirinin standardı ya da eşi değildir, farklı bulguları bir arada gösterebilir. Otizmli çocukların mental kapasitesi ne kadar iyiyse tedaviden o kadar yarar görürler. Çünkü mental yani zihinsel gerilikle otizm yaklaşık yüzde 30 ila 40 vakada birlikte olabiliyor. O yüzden de mental kapasite ve dil gelişimi ne kadar iyiyse tedaviden yarar görme ihtimali o kadar yüksek oluyor. Erken teşhis de çok önemlidir. Çocuğun durumunda bir farklılık oluştuğu anda mutlaka bir nöroloji, psikiyatr ve psikolog takibinde olması gerekiyor. Fark edilir edilmez çocuğun hangi gelişim alanında gerilik varsa o yönde çocuğa uyarı verilmesi özellikle gerekiyor. Otizm spektrum bozukluğunun ana birim sırasındaki tedavisi bireysel eğitim yani davranış eğitimi ve yapılandırılmasıdır. Daha sonra gelen seçenekler ise eğer otizme eşlik eden dikkat eksikliği, davranış bozukluğu, dürtüsellik, depresyon gibi ekstra psikolojik belirtiler varsa tedavi edilmesi gerekiyor. Aynı zamanda son dönemde özellikle daha çok ön plana çıkan vitamin destekleri, Omega3 desteği, probiyotikler ve diyet uygulamaları var. Fakat vitamin ve probiyotiklerle ilgili bilgilerimiz çok kısıtlı. Ama genel olarak bir çocuğun eğer bağırsak sistemi ile ilgili kabızlık gibi bir sıkıntısı varsa, kilo almasında ve gelişiminde bir problem varsa biz bu çocukların diyetinin gözden geçirilmesini öneriyoruz. Fakat günümüzde kullanılan yoğun diyet uygulamalarının aslında otizm üzerine kanıtlanmış net bir etkisi yok. Ancak ketojenik diyetin özellikle ağır otizmi olan, davranış bozukluğu olan çocuklarda etkili olduğunu gösteren bazı bilgiler var. Özellikle bazı epilepsi türlerinin de otizm gibi belirti verebileceğini, davranış bozukluğuyla gelebileceğini ve otizm spektrum bozukluğu adı altında hasta araştırırken mutlaka nöroloji değerlendirmenin yapılması gerektiğini öneriyoruz” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA