HAYATIMIZIN ODAĞI
Hayatımıza baktığımızda nasıl yaşıyoruz cümlesi çok anlam kazanıyor? Sabah kalkıyoruz telefon ile günümüzü planlıyoruz telefon ile işimizi yapıyoruz telefon ile boş vakitlerimizi geçiyoruz telefon ile. Yani anlayacağımız üzere hayatımızın her noktasında ve her hücresinde telefon var. Tüm hayatımız dijital oldu artık.
Eskiden bir araya gelerek günler yapıyorduk, sohbetler ediyorduk. Artık bu etkinliğimizi nerdeyse bilgisayar ya da telefonlar üzerinden yapıyoruz. Bizler tüm özel günlerimizi, tüm özelimizi tanımadığımız insanlarla paylaşıyoruz. Ne kadar çok beğeni alırsak o kadar kendimizi önemsiyoruz. Aslında biz var olan sanalda ne kadar var isek o kadar kendimizi önemsiyoruz. Beğeni almadığımız zaman kendimizi yanlış zamanda mı yayınladım diye sorguluyoruz. Ve artık sanal alemin bir algoritması var. Hangi saatte, hangi kitleye, hangi yaş grubuna ulaşmaya çalıştığımızı seçebiliyoruz. İşin özü artık sanal mı gerçek mi hepsi birbirine geçmiş durumda.
Mesleki olarak değerlendirecek olursak var olan bazı dijital sayfalar sanki olmazsa mesleği yapamayacakmışız gibi. Mesleki yayınlar, makaleler, yazılar, kanallar ve sayfalar açıyoruz. Ve bu sayfalar üzerinden insanlara kitlelere ulaşıyoruz. Artık ülkeler, devletler dijital üzerinden nerdeyse yönetiliyor. Uzun lafın kısası artık dijital yani telefon hayatımızı odağı oldu.
Peki artık her şey çok kolay; telefondan her şeye ve her yere ulaşıyor. Çok kolay bir yaşam gibi geliyor hepimize. Peki bu telefon bize hiç mi zarar vermiyor. Tabi ki veriyor…..
Artık hafızamızda bir şey tutma ihtiyacı duymuyoruz. Hafızamızı zayıflattığımız için unutkanlıklar başlıyor, odaklanma sorunu ve dikkat problemleri yaşıyoruz. Bedenimize fazladan radyoaktif dalga yükleniyor. Sürekli ekrana baktığımız için hayatın içinde de orda var olan akışı istiyoruz. Buda bir süre sonra gerçeklikten kopmamıza neden oluyor. “Yaş 0-6 arasında ise çocuklarda otizm belirtileri görünmeye başlıyor” çocuk gerçek dünyaya adapte olmakta zorluk yaşıyor.
Bedensel olarak gözlerde bozulma, mental olarak yaşanan problemler, parmakların sürekli kullanılmasından kaynaklı his kayıpları gibi sayabileceğimiz bedensel rahatsızlıklar yaşıyoruz. Psikolojik olarak baktığımızda uyum sorunları, sosyal içedönüklük, bağımlılık gibi rahatsızlıklar ve hastalıklar yaşıyoruz. Sosyal olarak değerlendirdiğimizde ise gerçek olmayan arkadaşlıklar, kendimizi var olmayan bir kişi olarak gösteriyor olmak, sanal arkadaşların dışında arkadaşlık kuramıyor olmak gibi sosyal problemlere neden olabilir. Sürekli ekranda olmak, hareket etmemek obezite veya tam zıttı ekrandan ayrılamadığı için yemek yememe ve öz bakım ihtiyaçlarını karşılayamama gibi sorunlara neden olabilir.
Günümüz şartlarında tabi ki dijital hayatımızda var oluyor olacak. Fakat gerektiği kadar olması gerekir. Tüm hayatımızı yöneten bir nesne veya eşya olmamalı. Biz ona değil onun bize hizmet etmesini sağlamalıyız. Hayatınızda çiçek kokuların, kitap kokularının, yüz yüze sohbetlerin olduğu bir hayat olsun. Hayatın içinde yaşamın içinde var olun kendinizi bir kutunun içine mahkum etmeyin.
Psikolog Hatice Ertuğrul
24+4 Psikolojik Danışmanlığın Kurucusu