ANNE OLMA YAŞI ARTIYOR, RİSK BÜYÜYOR
TÜİK verilerine göre Türkiye’de doğum yapan annelerin ortalama yaşı 29,1 oldu. Kadınların anneliği ertelemesi veya çocuk sahibi olmamasının sağlık açısından pek çok riski beraberinde getirdiğini söyleyen Op. Dr. Özlem Özyılmaz, “Bir kadın açısından anne olmak, sağlıklı bir yaşam döngüsünün en temel göstergesidir. Bu doğal döngüye müdahale etmek; kısırlık (infertilite), rahim kanseri, meme kanseri, akciğer kanseri, pankreas kanseri ve kolon kanseri riskini büyük ölçüde artırmaktadır” dedi.
Türkiye İstatiktik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan verilere göre; doğumlarını 2001 yılında gerçekleştiren annelerin ortalama yaşı 26,7 iken 2021 yılında 29,1 oldu. İlk doğumdaki ortalama anne yaşı illere göre incelendiğinde, 2021 yılında ilk doğumda ortalama anne yaşının en yüksek olduğu il 28,4 ile İstanbul oldu. Yıllar içinde kadınların eğitim düzeyinin artması ile beraber kariyer konusunun öncelik kazandığını ve anneliğin ileri yaşa ertelendiğini söyleyen Op. Dr. Özlem Özyılmaz, “Geleneksel toplum yapısından modern toplum yapısına geçişle birlikte evlilik ve çocuk sahibi olma konusundaki düşünce yapısı da değişti. Kariyer, eğitim, sosyal yaşam ve ekonomik beklentilerin belirleyici olduğu yeni toplum düzeninde, kadınların sadece anne olma yaşı arttı. Bir kadın açısından anne olmak, sağlıklı bir yaşam döngüsünün en temel göstergesidir. Bu doğal döngüye müdahale etmek ya da geciktirmek; kısırlık (infertilite), rahim kanseri, meme kanseri, akciğer kanseri, pankreas kanseri ve kolon kanseri riskini büyük ölçüde artırmaktadır” diye konuştu.
Sadece Anne Olma Yaşı Değil Evlenme Yaşı da Arttı
Kadınların sadece anne olma yaşının değil evlenme yaşının da arttığını söyleyen Op. Dr. Özlem Özyılmaz, “Zaten yıllar içinde tüketilen zararlı kimyasallar ile yumurtalık kalitesi ve rezervi zarar görürken bu duruma bir de ileri yaşta anne olma eklendi. Bu nedenlerden dolayı yardımcı üreme teknikleri olan aşılama ve tüp bebek yaklaşımlarına yönelim arttı. Eğitim düzeyi artan kadın popülasyonu, aynı zamanda infertil denilen kısır hasta grubunda yer alınca sahip olunan çocuk sayısında da azalma meydana geldi” diye konuştu ve konunun psikolojik nedenlerini de şu sözlerle özetledi:
“Kadınlar değişen dünya ve zorlaşan yaşam koşullarında çocuk dünyaya getirmeyi, doğacak çocuğu haksızlık olarak değerlendirmeye başladı. Sosyal, kültürel ve ekonomik olarak çocuğuna en iyiyi sağlayabilme çabası da anne olma yaşının ileri kaymasına neden oldu.”
Emzirmeyen Kadınlarda Meme Kanseri ve Yumurtalık Kanseri Riski Daha Yüksek
“Emzirme meme kanseri riskini azaltan en önemli olgulardandır. Bu nedenle geç anne olmak veya hiç doğum yapmamış olmak, kadınlar açısından meme kanseri ve yumurtalık kanseri riskini büyük ölçüde artırıyor” diyen Op. Dr. Özlem Özyılmaz, “Yapılan araştırmalar, emzirmenin sadece çocuklar için değil, anne ve toplum için de büyük faydaları olduğunu belirtmektedir. Emzirme, çocuğun en üst düzeyde gelişimini sağladığı gibi diyabet, kanser, kardiyovasküler hastalıklar gibi kronik hastalıklar, akut hastalıklar ve enfeksiyonlara karşı koruyuculuk da sağlamaktadır. Anneler için ise, emzirme; lohusalık dönemindeki kanamalarda azalma, meme kanseri ve yumurtalık kanseri riskinin azalmasına yardımcı olmaktadır” açıklamasını yaptı.
Hiç Doğum Yapmamak Akciğer ve Kolon Kanserine Zemin Hazırlıyor
Op. Dr. Özlem Özyılmaz, “Kanser her yıl binlerce kişinin hayata göz yummasına, psikolojik ve mali çöküntüler yaşamasına sebep oluyor. İstatistiklere göre, Türkiye’de en çok görülen kanser türlerinden birisi de rahim kanseridir. Rahim kanserinin, oluşum nedenlerinden biri de hiç doğum yapmamış olmaktır. Öte yandan geç doğum yapmak ya da hiç doğum yapmamış olmanın sadece rahim kanseriyle değil kanserin diğer türleri ile de yakından ilişkisi vardır” dedi ve sözlerini şöyle tamamladı:
“Bir kadın hiç doğum yapmamış ya da az doğum yapmışsa yumurtalık kanseri riski yüksektir. Bir kadın aşılama, tüp bebek gibi yardımcı üreme tekniği sırasında yüksek doz hormona maruz kalmışsa yumurtalık ve meme kanseri riski yüksektir. Bir kadın hiç doğum yapmamış yada az doğum yapmışsa rahim kanseri riski yüksektir. En sık görülen kanser listesinde en üst sıralarda görülen akciğer kanseri, bunların en başında geliyor. Çocuk doğurmuş kadınların akciğer kanserlerine yakalanma riski çocuk sahibi olmayanlara göre yüzde 50 azalır. Sigara içmeyen kişilerde bu koruyucu etki daha da belirginleşmektedir. Bununla birlikte, idrar kesesi kanserlerinde de doğurmuş olmanın riski yüzde 25 kadar azalttığı gözlenmektedir. Beyin, yemek borusu kanserlerinde doğuma bağlı yüzde 30-40 oranında risk azalması söz konusudur. Karaciğer ve pankreas kanserlerinde riskin benzer şekilde doğum ile azaldığı bildirilmektedir.”