DÜNYANIN BÜTÜN SOKAKLARI
Sokaklardan çekilip dairelere kapandığımızdan beri sınırlı alanlarımızda yaşamlar sürüyoruz. Teknoloji ilerliyor ve tüm ihtiyaçlarımızı insanlarla yüz yüze gelmeden de halledebiliyoruz. Tüm alışverişlerimiz, sohbetlerimiz, oyunlarımız, güvenlik tedbirlerimiz vs. neredeyse her şeyi kontrol etmek parmaklarımızın ucunda. Hayatlarımız fiziksel olarak kolaylaşıyor. Daha az efor sarf ediyoruz. Çocuklarımız daha çok kurslarda, okullarda ve evde. Sokakta değiller. Çünkü sokakların güvenilir olmadığını düşünüyoruz. Ona zarar verebilecek çok kimse, çok suçlu dışarda. En iyisi evden çıkarmamak ya da bizlerin kontrolünde parka, alışveriş merkezlerine götürmek. Görüştüğü arkadaşlarının ailelerini de kontrol etmek gerekir. Çünkü bizler evde hiç küfürlü argo konuşmuyoruz. Dışardan da öğrenmesin. Her şey kontörlümde olmalı çünkü ben anneyim/ babayım.
Peki sizce neden hayatımız bu kadar kolaylaşırken(!) çocuklarımızla ilgili kontrolde gittikçe zorlanıyoruz?
Sokaklarda üstü kirlenir, küfür öğrenir diye binalara kapattığımız çocuklarımıza teknolojiyi sınırsız sunduk. Ve artık sadece mahallenin sokağına değil dünyanın tüm sokaklarına erişim sağlamalarına izin verdik. Mahalledeki komşularımızı tanıyorduk, kimin nasıl bir aile yapısı olduğunu biliyorduk. Şimdiyse çocuklarımız online oyunlarda tanımadıkları/ tanımadığımız bir sürü yabancı ile arkadaş oluyor, hiç tanımadığımız, ailelerine dair hiçbir fikrimizin olmadığı youtuberları saatlerce hareketsizce izliyorlar. Neler konuşulduğu hakkında ne kadar bilgimiz var peki? Evde çocuklarımızın yanında televizyon izlerken müstehcen ya da korkutucu bulduğumuz sahneleri panikle kapatıyorduk ya şimdi digital ekranda nasıl ve ne kadar müstehcenliğe, korkuya maruz kaldığını biliyor muyuz? Arkadaşının kalemini sınıftan aşıran çocuğumuz için çok endişe ediyorduk da şimdi online oyunlarda karakter almak için ebeveyninin kredi kartını izinsiz kullandığında ne yapıyoruz?
Gerçekten çocuklarımızı güvende tutabiliyor muyuz acaba?
Fiziksel olarak evin içinde, doğru! Gözümüzün önünde, doğru! Ne yediğini, içtiğini görüyoruz, doğru! Ama kimlerle nasıl ilişkide olduğunu, zihninde ve duygularında olup bitenleri maalesef artık yeterince göremiyoruz ve anlayamıyoruz. Bazı şeylerin de yanlış gittiğini çocuklarımız gerçekten zor duruma düşünce ve bizlere sinyal verince anlıyoruz.
En büyük serzeniş de ekran süresini durduramıyoruz hocam! Saatlerce oynuyor söz dinlemiyor!
Daha önce hava kararmadan sokaklardan içeri alabiliyorduk çocuklarımızı, ezandan önce/ baban gelmeden önce evde olmalısın diyebiliyorduk. Şimdi ellerindeki telefon ya da tabletleri alamıyoruz. Bu kadar her şeyi kontrol altına alırken nasıl olur da bu kadar kontrol kaybı yaşayabiliyoruz? Hepimizin üzerine düşünmesi gereken bir soru bu…
Çocuklarımızı tacizcilerden korumak istiyoruz ama digital istismarcıların rahatlıkla ulaşacakları kadar güvenliksiz bırakıyoruz. Mahremiyeti öğretmek işitiyoruz bununla ilgili bir sürü kitaplar alıyoruz ama sosyal medya da her hallerini tüm insanların görmesini sağlayıp ebeveyni olarak mahremiyet duygularını parçalıyoruz. Daha az ekrana maruz kalsın istiyoruz ama ellerimizden telefonlarımızı düşürmüyoruz. Bu kadar tutarsızlık içinde çocuklarımızı büyütmeye çabalıyoruz. Elbette büyüyor çocuklarımız ancak şunu bilmemiz gerekir ki çocuk büyütmek ile çocuk yetiştirmek farklı şeylerdir. Erdem sahibi, insani değerlere bağlı, ruh sağlığı yerinde, sevgi ve güven dolu yetiştirmek istiyorsak gerçekten kontrolü elimize almayı, şefkatli sınırlarla onları gerçekten korumayı öğrenmemiz lazım.
Ebeveyn olarak biz de ne kadar çevremizle yüz yüze ilişkiye girebilirsek, kendi güvenli çevremizi çocuklarımızın da çevresi yapabilirsek, özellikle açık alanda maksimum düzeyde zaman geçirmelerini sağlayabilirsek digital kullanımını o kadar kontrol altına alabiliriz. En nihayetinde bu kuşak teknolojinin eline doğan bir kuşak. Elbette digital’i interneti tamamen hayatlarından çıkarmamız söz konusu değil, ama digital, çocuğun tek sosyal alanı, tek duygu boşaltım nesnesine dönüşmüşse kontrolü elimize almanın zamanı gelmiştir demektir.
Her şeyi zamanınca ve kararınca yaşayabilmek hayat doyumumuzu da etkiliyor. Duygusal ihtiyaçlarınızın tamamlandığı, her şeyin içinize sindiği bir yaşamınız olsun !….
Hülya Üstekidağ
Klinik Psikolog