Son Dakika

Omuz sıkışma sendromu yaşam kalitesini bozuyor

Omuz sıkışma sendromu yaşam kalitesini bozuyor
Genç sporcularda ve inşaat işçilerinde sıklıkla görülüyor
Ev işleri yapan kişiler omuz sıkışma sendromu yaşayabilir

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Rahmiye Berrin Akpınar:
 “Kolunuz yandayken taşıyabileceğiniz ağır eşyaları kaldırıp koparma yapmayın”
 “Sabit pozisyonda uzun süre bilgisayar başında kalmamaya özen gösterin”

 Eskişehir Fizyomer Terapia Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Rahmiye Berrin Akpınar, omuz sıkışma sendromunun kolun yukarı kaldırıldığı spor ve işler yapan kişilerde görüldüğünü belirterek, bu hastalıktan korunmanın yollarını anlattı.


Omuz ekleminin kürek kemiği, köprücük kemiği ile uzun kol kemikleri tarafından oluşturulan çok geniş hareket açıklığına sahip olan bir eklem olduğunu belirten Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Rahmiye Berrin Akpınar, eklem yapısının topun yuvaya girmesi şeklinde olduğunu kaydetti. Eklemin geniş hareketini sağlayan bu yapının, eklemin yerinden çıkmasını engellemek adına güçlü bağlar ve kaslarla güçlendirildiğini vurgulayan Akpınar, “Omuz sıkışma sendromu rotator manşet kasları ile kemik yapı arasındaki mesafenin daralması sonucunda omuzda ağrı ve hareket kısıtlılığı ile gözlenen bir tablodur” dedi.

“Sporcularda yaygın olarak görülüyor”
Omuz sıkışma sendromuna neden olan faktörlere de açıklık getiren Akpınar, konuyla alakalı şunları söyledi:
“Genç sporcular ve orta yaşlı insanlarda yaygın olarak görülür. Genç yaşta daha çok kolunu yukarı kaldıran yüzme, tenis, basketbol, voleybol ile ilgilenen sporcularda ve kollar yukarı kaldırılmış olarak uzun süreli çalışan duvar boyacıları, inşaat işçileri veya cam silmek, halı silkelemek, perde asmak ya da yüksek bir dolaptan ağır bir tencere almak tarzı ev işleri yapanlarda görülür. Bu kişilerde uzun süreli omuz rotasyon işlemleri sonucunda, kaslarda ödem ile mesafe daralır. Bazı kişilerde doğuştan kemik yapılarının farklı olması nedeni ile de oluşabilir. Yaş ilerledikçe kireçlenme ile birlikte kemik ve eklem uçlarında oluşan kemiksi çıkıntılar mesafede daralmaya neden olur. Ağrı aynı zamanda basit bir yaralanma ile de oluşabilir. Bazen ise görünen belirgin bir neden olmayabilir.”

“Sendromun belirtilerine dikkat edilmeli”
Kolun yukarıya kaldırılması, arkaya götürülmesi gibi aktivitelerde ağrı görülmesinin, sendromun en belirgin bulgusu olduğunu belirten Dr. Akpınar, ağrının genelde omuzun ön tarafından başlayarak kolun yan tarafına doğru yayıldığını ve özellikle de en çok ani kol kaldırma hareketinde ağrının oluştuğuna vurgu yaptı. Akpınar diğer bulgulara ilişkin; “Önce hareketle oluşan ağrı, daha sonra istirahatte de devam etmeye başlar. Hastalar genelde ağrılı omuz üstüne yatamamaktan ve gece ağrısından yakınırlar. Daha sonra giderek kol hareketlerinde kısıtlanma ve güç kaybı gelişir. Hastalar saç tarama, elini arka cebe götürme veya sutyen ilikleme gibi aktiviteleri güçlükle yapar hale gelirler” dedi.

Omuz sıkışma sendromundan korunma yolları
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Akpınar, son olarak sendromdan korunmanın yollarını anlatarak bazı önerilerde bulundu. Akpınar bu önerileri, “Kolunuz yandayken taşıyabileceğiniz ağır eşyaları kaldırıp koparma yapmayın. Yerden alıp masaya koyma, tek elle çaydanlık ve demliği aynı anda kaldırma, ağır tencere- tepsi kaldırma gibi hareketlerden kaçının. Göğüs hizasından çok yüksek yerlere özellikle ağır eşya yerleştirmek için uzanmayın. Cam silerken kullandığınız kolunuzu 10 dakikada bir değiştirin. Cam silme, perde takma gibi işlemlerde kolunuzu baş üstüne kaldırarak çalışmadan ziyade, bir merdivenle çıkarak omuz yüksekliğini azaltacak şekilde çalışın. Sabit pozisyonda uzun süre bilgisayar başında kalmamaya özen gösterin. Geceleri sürekli aynı omuz üzerine yatmayın. Kolunuzu bir şey fırlatma ve silkeleme gibi işlerde zorlamayın” şeklinde sıraladı.

Omuz sıkışma sendromuna nasıl tanı konur?
Omuz sıkışma sendromu tanısının öncelikle hasta öyküsü ve doktorun fizik muayenesi ile konduğunu belirten Akpınar, hasta öyküsünde, omzu zorlayıcı özellikle baş üzeri aktivitelerin, düşme, çarpma gibi travmaların, spor yaparken zorlamanın sorgulandığını belirtti. Bazı özel testler yardımıyla sıkışmanın değerlendirildiğini ve eklem hareketinde kısıtlanma özel aletler yardımıyla ölçüldüğünü söyleyen Akpınar, “Bunun haricinde kemik yapıları ve eklemin ilişkisini görmek ve aynı ağrıya sebep olabilecek diğer patolojileri dışlamak için öncelikle röntgen ile omuz değerlendirilir. Ancak rotator manşet gibi yumuşak dokuların değerlendirilmesinde ultrason veya MRI yani manyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemleri daha faydalı olmaktadır. Yine omuz bölgesinde ağrı yapabilecek diğer nedenleri dışlamak için gerekli görüldüğünde başka görüntüleme ve laboratuvar incelemelerine başvurulabilir” diye konuştu.

“Erken dönemde ağrılı omuzun zorlanmaması gerekiyor”
Tedavideki temel amacın ağrıyı azaltmak ve omuz fonksiyonlarını geri kazanmak olduğunu dile getiren Akpınar, tedaviye omuz sıkışma sendromunun hangi evrede olduğuna, hastanın yaşına, aktivite seviyesine ve genel sağlık durumuna bakılarak karar verildiğini kaydetti. Omuz sıkışma sendromunun üç evresinin bulunduğunu, ilk iki evrede daha çok ödem ve tendinit görüldüğünü ve daha çok ameliyatsız tedavilerle sorunun çözülebildiğini söyleyen Akpınar, üçüncü evrede ise tendon yırtılmaları söz konusu olduğunu ve hastanın kliniğine göre cerrahi tedavi gerekebildiğini aktardı. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Rahmiye Berrin Akpınar, tedaviye ilişkin ayrıca şu hususlara dikkat çekti:

“Erken dönemde öncelikle hastanın ağrılı omzunu zorlayıcı aktivitelerden kaçınması önerilir. Çalışma pozisyonları düzenlenebilir. Bu dönemde ödem olduğu için soğuk tedavi ve ağrı kesici ilaçlardan faydalanılabilir. Ancak 3 aydan daha eski vakalarda, ciddi bir ödem yoksa ve hareket kısıtlılığı da ortaya çıkmışsa sıcak uygulama da faydalı olabilir. Bunun yanında ultrason, ağrı kesici ve kas kuvvetlendirici elektriksel akım tedavileri, yüksek yoğunluklu lazer tedavisi, manuel terapi, kinezyo bantlama, kuru iğneleme gibi yöntemleri içeren bir fizik tedavi ve rehabilitasyon programı uygulanır. Ancak son yıllarda yenileyici tedavilerin bu tip tendon rahatsızlıklarında çok etkin olduğu görülmüştür. Hastanın kendi kanındaki trombositleri, dolayısı ile büyüme faktörlerinin yoğunlaştırarak problemli ekleme enjekte edilmesi olan PRP yani trombositten zengin plasma enjeksiyonları ve ozon enjeksiyonları tedavide başarıyla kullandığımız yöntemlerdendir.”

Cerrahi tedavi ne zaman uygulanır?
Yapılan tüm bu tedavilere rağmen sonuç alınamayan veya yapılan görüntülemelerde tendonlarında tam kopma tespit edilen hastalarda cerrahi tedavinin gündeme gelebildiğinin altını çizen Akpınar, cerrahi tedavinin kapalı veya açık olarak yapılabildiğini belirtti. Operasyonla sıkışıklığa neden olan kemikteki yapısal eğriliklerin, kireçlenme dokularının ve yumuşak dokuların çıkartıldığı söyleyen Akdemir, “Tendon yırtığı varsa tamir edilir. Operasyon sonrasında eklem hareket açıklığının geri kazanılması ve bölgedeki kasların güçlendirilmesi için yine fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulamaları esastır” dedi.

Kaynak: İHA

Bir yanıt yazın